‘Aydın, Din ve Devlet’ isimli konferansta konuşan Başbakan Başdanışmanı Dr. Necdet Subaşı, “Neredeyse hiçbir cemaat, üyelerinin kendi sınırlarını aşıp sorgulama yetisine sahip olacak şekilde dışarı çıkmasına izin vermiyor. Bizim yapmamız gereken herhangi bir cemaat ve grup içinde erimeden bireysel olarak özerkliğimizi koruyarak gerekli kaynaklardan nasıl beslenebileceğimizi bulmaktır” dedi.

Sakarya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Ocak Kültür Sanat Etkinlikleri Başbakan Başdanışmanı Dr. Necdet Subaşı’nın konuşmacı olarak katıldığı ‘Aydın, Din ve Devlet’ başlıklı konferansla devam etti. Ofis Sanat Merkezi’nde düzenlenen konferansa kültür sanat dostları yoğun ilgi gösterdi.

Her siyasi görüşün aydını vardır
Aydın ve entelektüel kavramlarının dünyanın genelinin aksine Türk toplumunda farklı kullanıldığını söyleyen Necdet Subaşı, “Aydın için daha rahat bir kişilik tarif edilirken, entelektüel denilince daha kayıt dışı ve merkezi otoriteden bağımsız, cesur, yiğit, yetenekli, sözü gerektiği yerde kullanan birisi akıllara geliyor. Entelektüel ve aydın arasındaki makas ülkemizde her geçen gün daha da açılıyor. Türkiye’de her siyasi görüşün aydını vardır. Sol görüşün aydını derken, İslamcı aydın derken yüzümüz kararmaz. Aydın daha çok bir gruba aittir. Entelektüel ise Türkiye bağlamında daha bağımsızdır. Şuranın ya da buranın sabiteleri ile konuşmayan bir kişiliktir. Dünya üzerinde herhangi bir politik angajmana dâhil olmadan onların üzerinde konuşan kişidir” diye konuştu.

Farklı repertuarlardan beslenemiyoruz
Türk insanının içinde yetiştiği daireyi yırtarak kafasını dışarıya uzatmakta zorlandığını belirten Subaşı, “Doğumdan itibaren aile reisi, okul müfredatı, dâhil olunan topluluk ve siyasi akış, o siyasi söylemin takip edilen literatürü ve onları özümseme, Türk insanın toplumsallaşmasının ve entelektüel arka planının karşımıza çıkan özetidir. Türk insanı içinde yetiştiği bu daireyi yırtıp dışarı çıkamaz ve orada kalır. Diğer sosyolojik yapıların besleyici yönlerinden uzak kalır. Hemen hepimiz dâhil olduğumuz sosyolojik kolların bilim dağarcığını soluruz. Ülkemizde farklı repertuarlardan beslenen insanların birbiriyle kucaklaşması oldukça zordur. İşte entelektüel dediğimiz kişilik tüm repertuarları, onların acılarını, hassasiyetlerini kucaklayan insandır. Bu çerçevede Türkiye’de kalem işçiliği yapan, yer yer misyonerlik yapan ve işi üzerinden tebliğde bulunan çok fazla aydın vardır” ifadelerini kullandı.

Bireysel özerkliğimizi korumalıyız
Türkiye’de özellikle Cumhuriyet ile birlikte eleştiri politiğinin iş görmediğini düşündüğünü ifade eden Subaşı, “Bu birbirine yakın insanlar arasında da var. Eleştiriye karşı hemen gardını alan bir yapıdayız. Böyle bir toplumda tüm toplumu karşısına alıp eleştirecek bir entelektüelin ortaya çıkması zordur. Son zamanlarda toplumla arasına mesafe koyan aydın tipinden uzaklaşıldığını düşünüyorum. Artık cemaat birlikteliklerinin ortaya çıkardığı aydınlar var. Bunları dindar kesim arasında da görüyoruz. Bunların sert görüşlü olanlarıyla yumuşak görüşlü olanları arasında müthiş bir fark var. DAEŞ bizden değil desek bile söz akışlarıyla çocuklarımızı elimizden kapabildiğini görüyoruz. Tasavvufi eğilimlerle ilgili söylemleriyle modern dünya enerjisine kendisini kaptırmış insanları kendi içine çekebilen yapılar da var. Neredeyse hiçbir cemaat, üyelerinin kendi sınırlarını aşıp sorgulama yetisine sahip olacak şekilde dışarı çıkmasına izin vermiyor. Bizim yapmamız gereken herhangi bir cemaat ve grup içinde erimeden bireysel olarak özerkliğimizi koruyarak gerekli kaynaklardan nasıl beslenebileceğimizi bulmaktır” dedi.