Kasım Kültür Sanat Etkinlikleri ‘Bir Türkiye Öyküsü: Sevip de Kavuşamayanlar’ paneli ile devam etti. Yazar Raşit Ulaş, “Sevmek, âşık olmak, bir şeye sevdalanmak en insani hasretlerimizden biri. Sevip de kavuşamayanlar dediğimiz hadise memleketin bir gerçeğidir” derken; Orhan Özekinci, “Sevip de kavuşamamak meselesi bizim zannettiğimiz kadar duygusallıktan uzak bir romantizmden ibaret değil” dedi.

Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kasım Kültür Sanat Etkinlikleri ‘Bir Türkiye Öyküsü: Sevip de Kavuşamayanlar’ konulu panel ile devam etti. Ofis Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen panele Orhan Özekinci, Raşit Ulaş ve Harun Yakarer konuşmacı olarak katılırken; çok sayıda dinleyici de programda yer aldı. Katılımcı şair ve yazarlar program sonunda katılımcılar için kitaplarını imzaladı.

Ucuz bir romantizmden ibaret değil
Orhun Özekinci, “Sevip de kavuşamamak bitik kelime gibi görünüyor ama biz bunu biraz daha kavram olarak görüyoruz. Sevip de kavuşamamak meselesi bizim zannettiğimiz kadar duygusallıktan ucuz bir romantizmden ibaret değil. Türkiye’nin acı bir gerçeği, kültürel bir gerçeği, bu mikrofon kadar gerçek bir şey. Bugün de Türkiye’de sevip de kavuşamamak meselesi Divan Edebiyatından çok daha farklıydı. Kültürel sebepten kavuşamayanlar oldu bunun gibi psikolojik boyutlarına da değindik” dedi.

Memleketin bir gerçeği
Yazar Raşit Ulaş, “Bütün hayatın problemli alanları bizim en basit, en temel, en ilkel insani vasıflarımızı yok etmemizi istiyor. Nezaketten, kibarlıktan, zarafetten bizi mahrum etmemizi istiyor. Herhangi bir ideolojik siyasi manevi bir şeyle söylemiyorum çok basit insan temelinde söylüyorum, bunu bizden almaya çalışıyor ve maalesef bunu hepimiz kaybediyoruz. Sevip de kavuşamayanlar dediğimiz hadise memleketin bir gerçeğidir. Sevip de kavuşamayan dediğimiz şey sevmek, âşık olmak bir şeye sevdalanmak en insani hasretlerimizden biri. Ben eskisi kadar dalıp giden insan görmüyorum. Bu beni hayli üzüyor. Bugün de hepimizin başına gelmiş veya gelebilecek bir şeyden bahsetmek istedik” diye konuştu.

Manaya bağlı yaşam
Şair Harun Yakarer, “Divan şiirinin vuku bulduğu dönemlerde insanların malla mülkle ilişkisi bugünkü insanların malla mülkle ilişkisinden çok daha sağlıklıydı. Gurbetteki insan rahat edemez ve bu rahatsızlık tedirginliğe yol açardı. Şimdi Yörükler’in bir yaşam şartlarını düşünelim. Bu insanlar çadırlarında yaşayan, çadırlarını sürekli başka bir yere taşıyorlar. Yani bu insanların mal biriktirmesi düşünülemez. Dolayısıyla Yörük insanının mal mülk sevdalısı olmadığını söyleyebiliriz. Mala ve mülke bağlı yaşamayan insanlar manaya bağlı yaşamak zorundadırlar. Şimdi Yörük kelimesini bu halde ele aldığımız zaman aslında bakarsanız gurbete çıkmış adam ve sevip de kavuşmayan adamla arasında bağlantı var. İkisinin de mala ve mülke bağlı olmadan yaşama ve doğrudan aşka, sevgiye ve manaya bağlı olarak yaşama kabiliyeti var. İnsan denen varlık da tabiatı gereği aslına bakarsanız Yörük’tür.  Şuraya bağlayacak olursak, Divan şiirinde sevgiliye kavuşamama değil kavuşmama arzu edilen bir şeydir” diye ifadelerde bulundu.