“Selçuklu ilim ve fikir dünyasında medreseler önemli bir yerdedir”

Sakarya Büyükşehir Belediyesi Mart Kültür Sanat etkinlikleri “Selçuklu Medreseleri” konulu panel ile devam etti. AKM’de gerçekleştirilen panele Prof. Dr. Cihan Piyadeoğlu, Prof. Dr. Haşim Şahin ve Doç. Dr. Ahmet Ocak konuşmacı olarak katılırken; çok sayıda dinleyici de programda yer aldı.

Fikir savaşı
Programın moderatörlüğünü de üstlenen Prof. Dr. Haşim Şahin, “Alanlarında çok kıymetli iki isimle birlikte Selçuklu Medreseleri üzerine konuşmak için bir araya geldik. Ahmet Ocak hocamız Nizamiye Medreseleri konusu üzerine Türkiye'de önemli çalışmaları olan hatta kitabı olan bir isimdir. Keza Cihan Piyadeoğlu da aynı şekilde bir Selçuklu aşığı, üzerine kitapları olan değerli bir akademisyendir. Selçuklu üzerine çalışan hocalarımızın tatlı bir serzenişi vardır, Osmanlı üzerine çok toplantı tertip ediliyor ancak Selçuklu üzerine ne yazık ki fazla etkinlik düzenlenmiyor. Bizler de bu maksatla Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlemiş olduğu bu panel vesilesiyle Selçukluların medreselerini konuşacağız. Tuğrul Bey'den Sultan Alparslan'a Medreselerin dönemi içerisinde ilim ve fikir dünyası adına ne kadar mühim olduğunu biliyoruz. Kazanılan savaşlar Selçuklu beylerine şunu göstermişti, ayrıca bir fikir savaşı da gerekiyordu. Bu medreselerle önemli ölçüde düşünce alanında da çalışmalar yapılıyordu” dedi.

Medrese inşası
Prof. Dr. Cihan Piyadeoğlu, “Tuğrul Bey farklı bir şahsiyettir. İslam coğrafyasının zirvesidir 11 ve 13. yüzyıllar. Tuğrul, Çağrı ve Musa beyler üç farklı hanedan kurmuştur ve bunların çatısı Büyük Selçuklu Devletidir. Tuğrul Bey bunlar arasında daha hızlı ilerlemiş ve devlet olma özelliğini diğer iki kardeş ve amcadan daha hızlı kavramıştır. Okuma yazma bilmeyen ve at üstünde hayat geçirmiş Tuğrul Bey'in medrese inşa etmesi size mantıklı gelmeyebilir. Ancak devlet öyle dönüşüyor ki, Tuğrul Bey yerleşik hayatın önemli bir parçası olarak medrese inşa ettiriyor” dedi.

Eğitim anlayışları örnek olmuştur
Doç. Dr. Ahmet Ocak, “Türkler mezhep olarak Sünniliği benimsemiştir. 1055 tarihinden itibaren Osmanlı Devleti’nin son zamanına kadar İslamiyetin öncüsü Türklerdir. Fatımîler de birçok propaganda yapmaya çalıştılar. Toplumu şia düşüncesine davet ettiler. Fatımîlere karşı siyasi ve askeri güç sağlansa da, fikri bir mücadele de gerekiyordu. Bu da Alparslan zamanında gerçekleşmiştir. Nizamiye medreseleri kurulmuş ve İslam dünyasının önemli şahsiyetleri bu medreselere müderris olarak atanmıştır. Bu medresede yetişenler sünni itikadına göre ilim öğrenmişler ve devletin birçok kademesinde Ehlisünnet bir anlayışla hareket etmişlerdir. Bu medreselerde çok farklı bir eğitim anlayışı ve çok daha geniş bir eğitim çalışması yürütülüyor. Hoca talebeyi, talebe hocasını seçebiliyor. İmam Gazali ve İmam Cuveyni gibi alimlerin etrafında toplanan talebeler bu medreselerde önemli vazifeler ifa etmiştir. Nizamiye medreseleri kapasitesi olan, ilme iştiyakı olan herkese kapılarını açmıştır ve medrese öğrencileri ve müderrislerinin tüm imkanlarını devlet karşılamıştır. Nizamiye'de oluşan düşünce dünyası sayesinde dönem içerisinde bozuk ve saplantılı şii anlayışına karşı önemli mücadele verilmiştir. Nizamiye medreseleri ondan sonraki eğitim anlayışlarına örnek olmuştur” diye konuştu.