‘Özdeyiş Yazarı M. Selahaddin Şimşek’e Ahde Vefa’ isimli saygı gecesinde konuşan Alaattin Taşçeken, “Fıkıhtan tasavvufa, sinemadan tiyatroya, psikolojiden sosyolojiye, tarihten coğrafyaya, siyasetten sanata, felsefeden mantığa kadar birçok alanda malumat sahibiydi” dedi. İş insanı Rahmi Sak, Selahaddin Şimşek’i tanıdıktan sonra hayatının tamamen değiştiğini söyledi. Yazar Tuna ise merhum Şimşek’ten öğrendiklerini öğrencilerine anlattığını belirtti.

Sakarya Büyükşehir Belediyesi Mart Kültür Sanat Etkinlikleri ‘Özdeyiş Yazarı M. Selahaddin Şimşek’e Ahde Vefa’ isimli saygı gecesi ile devam etti. Türkiye Yazarlar Birliği Sakarya Şubesi iş birliğiyle AKM’de gerçekleştirilen programın Moderatörlüğünü Yazar Fahri Tuna üstlendi. Tiyatrocu Alaattin Taşçeken, İş İnsanı Rahmi Sak, Mühendis Sinan Meriç, Eczacı Engin Gündoğar ile Müzisyen Osman Şimşek’in konuşmacı olarak katıldığı gecede hatıralar paylaşıldı, Şimşek’in yaşamına dair bilgiler aktarıldı. Çok sayıda sanatseverin katılığı programda Selahaddin Şimşek’in ailesi de yer aldı.

Selahaddin ağabeyden öğrendiklerimi anlatıyorum
Program, Yazar Fahri Tuna’nın M. Selahaddin Şimşek’in yer aldığı fotoğraflara dair anıları anlatmasıyla başladı. Fotoğrafların çekildiği dönemleri anlatan, fotoğraf karelerinde yer alan kişileri tanıtan Tuna, 14 yıldır öğrencilere yazarlık eğitimleri verdiğini söyleyerek, “Şu anda 5 ilde 8 farklı yerde derslere devam ediyorum. Ücretsiz olarak gerçekleştirdiğim derslerde öğrencilerimin bana teşekkür etmemelerini söylüyorum.  Çünkü ben Selahaddin Şimşek’ten öğrendiklerimi öğrencilerime anlatıyorum ve öğrencilerime de hep şunu söylüyorum; dualarınız ona olsun. Bu vesileyle ona da borcumuzu ödemiş olalım”  dedi. Tuna, bu esnada duygu dolu anlar yaşadı.

Sen nerede değilsen orası gurbettir
Tiyatro sanatçısı Alaattin Taşçeken, “Vefatının 28’nci yılında kendisini anmak için toplandığımız bu etkinlikte sözlerime Rabbim’den Selahaddin Şimşek kardeşime rahmet dileyerek başlamak istiyorum. Fıkıhtan tasavvufa, sinemadan tiyatroya, psikolojiden sosyolojiye, tarihten coğrafyaya, siyasetten sanata, felsefeden mantığa kadar birçok alanda malumat sahibiydi. Bu durum ona göre avantaj olduğu kadar dezavantajdı. Ufkunun genişliği sebebiyle bir alanda uzmanlaşmaktansa çok alanda kendini zorlayarak da olsa bilgi sahibi olma tercihindeydi. Ölçüsü hep şuydu; Allah güzeldir, güzeli sever ve biriniz bir iş yaptığında onu en güzel şekilde yapmasını Allah sever. Arkadaşlık ve dostluk onun için kardeşten de öteydi. Gurbeti, yalnızlığı, birlikteliği kendi mısralarıyla şöyle yansıtıyordu: sen nerede değilsen oraya gurbet dedik. Genç yaşta Hakk’a yürüdü. İyi insanlarla iyi atlara binerek iyi yerlere gitti” ifadelerini kullandı.

Selahaddin ağabeyi tanımadan önce bambaşka bir hayatım vardı
Merhum Selahaddin Şimşek ile tanıştığı dönemle ilgili bilgiler paylaşan İş insanı Rahmi Sak, “Rahmetliyle Yenicami’de tanıştık. Bambaşka bir dünyada yaşarken karşıma Selahaddin Şimşek gibi biri çıktı. Onu tanıdıktan sonra hayatım tamamen değişti. Selahaddin ağabey ile tanışmasaydım ya hapiste ya da mezardaydım” dedi. Merhum Şimşek’in, ‘Her şeyi kazanmak için her şeyi kaybetmeyi göze almak gerekir. Endülüs gemileri yakanlarındır’ özdeyişini 2008 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mesaj olarak gönderdiğini paylaşan Rahmi Sak, yakın zamanda Selahaddin Şimşek’in özdeyişlerinin de yer alacağı yeni bir kitabın çıkacağı bilgisi paylaştı.

Her şeye vakıf olmasından çok etkilenmiştim
Selahaddin Şimşek’in bir insanın hayatına nasıl dokunduğunun şahidi olduğunu ifade eden Sinan Meriç, “Kitap alışverişiyle diyaloğumuz başladı. Farklı görüşlere sahiptik ancak her şeye vakıf olmasından çok etkilenmiştim. Selahaddin ağabey hep düşüncelerimizde yer alıyor, rüyalarımıza giriyor, hayatımızın her anına dokunuyor. İlhamı Kuran’dan alıyordu. Bütün eylemi sözdü. Selahaddin ağabey sokaktaki bizleri de entelektüel yapmaya çalıştı. Tek düşüncesi buydu. Geçmişi övmek, yüceltmek değil, bayrağı gençlere teslim etmek istiyordu. Bize düşünmenin kapısını gösterdi, tercihi tamamen bizlere bıraktı. Sözün gücünü eylemin temeli olarak tasavvur ederdi. Her özdeyişinde mutlaka çok önemli bir düşünürün fikrinin özü vardır” ifadelerini kullandı.

Selahaddin abiye beni hiç mahcup etmedi
Yenicamii’de bulunan Asmaaltı’ndan çıkıp birlikte çok yolculuk yaptıklarını aktaran Eczacı Engin Gündoğar, “Bu yolculuklar bizim için çok özeldi. Suskunluğumuzu paylaşırdık. Gecenin o vakti yapılan gezilerin insanlar üzerinde inanılmaz sakinleştirici etkileri olur. Bu gezintiler hayatının son demlerine gelmiş, düşünmenin yorgunluğu, fikrin çilesine bir huzur ve sükûnet vermek isteyen adamın küçük kaçamaklarıydı. İlginçtir hiç yolda kalmadık. Çünkü bizim depomuz her zaman boştu. O arabanın da benim hayatımda ayrı bir yeri vardır. Selahaddin abiye beni hiç mahcup etmedi.”

Sözü kadar sesi de yükseltmenin vakti geldi
Hüseyin Şengörür ile Selahattin Şimşek’in dert ortağı olduklarını paylaşan Gündoğar, “Aynı zamanda en büyük derdi. Dertleşirler sonra da dertlenirlerdi. Onlar göçüp gittiğinde ne kadar eksildiğinizi o nispette anlarsınız. O yüzden sözü kadar sesini de yükseltmenin vakti geldi. Selahaddin ağabey ve onu gibiler seslerini yükseltmeye hayatta ihtiyaç duymamışlar. Ama buna bizim ve bizim gibilerin ihtiyacı var. Onlar seslerini değil sözlerini yükseltmenin peşine düşmüşler. Onların sesi kadar sözünü de duymaya ihtiyacımız var. Kaldı ki yaşarken her türlü vurdumduymazlığa karşı sözünü yükseltmekten çekinmeyen bir insanın sesi de elbet yükselecek. Maddi hiçbir çıkar gözetmeden, haklıya haklı haksıza haksız diyebilmiş, dosdoğru yaşamış bir adamın elbette en azından öldükten sonra sözü kadar sesini de yükseltmek hakkıdır. Hep unutuyoruz ama hatırlamamız gerekir bu tür şahsiyetlere ait olan her türlü yükseklik onların inşa ettiği yapının derinliği ile doğru orantılıdır.”

Özdeyişleri müzikle başarmak hedefindeyim
Müzisyen Osman Şimşek ise şu ifadelerle dedesi Selahaddin Şimşek’i anlattı: “Evimizin çatı katında Mehmet Selahaddin Şimşek dedemizin kitapları var. Çünkü depremde kendi evi yıkılmıştı. O kitapları dizer, mihraba çıkar gibi kitapların üstüne çıkardık. Çizgi filmlerin etkisiyle şemsiye açıp inmeye çalışırdık. Dedemin vefatından altı ay sonra doğmuşum, dedemi arkadaşlarıyla tanıdım. Bir sürü anılar var. Çocukluğum bu güzel anıları dinlemekle geçti. Bende sanatla uğraşıyorum. Selahaddin Dedemin özdeyişte başardığını ben de müzikte başarmak hedefindeyim.”