Mart Kültür-Sanat Etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen konferansta konuşan Prof. Dr. Mustafa Kara, “Tasavvufi eğitim ruhumuza ilgili şartlar çerçevesinde eğitim sunulduğu zaman muhteşem bir insan ortaya çıkabilir. Buna ister insanı kamil deyin ister başka bir kelime kullanın önemli değil. Şu kesindir ruhumuzun böyle bir kabiliyeti vardır” dedi.

Sakarya Büyükşehir Belediyesi Mart Kültür-Sanat Etkinlikleri kapsamında Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kara tarafından bir konferans düzenlendi. Konferansa Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sanat Şube Müdürü Adem Turan’da katıldı. Prof. Dr. Mustafa Kara konferansta hazır bulunan seyircilere Tasavvuf bize ne söylüyor? sorusuna ilişkin bilgiler verdi.

Önce yol arkadaşı
‘Önce arkadaş sonra yol’ sözünü hatırlatarak konuşmalarına başlayan Prof. Dr. Mustafa Kara, “Önce yol arkadaşını bulmak sonra yola girmek lazım. Evet tasavvuf bize ne söylüyor? sorusuna birinci cevabımız bu. Tasavvuf bize önce ustanı bul diyor, önce yol arkadaşını bul, önce rehberini bul. Sonra onunla birlikte yola düş. O arkadaşı bulmak büyük ve zor bir iştir. Hele bu çağ için imkansız bir iştir. Herkes kendisi arar kendisi bulur ilke budur. Bulduk ve yola girdik diyelim ikinci cevap şudur. Az ye, az uyu, az konuş. İşin ABCsi bu. Nedir bu? Önce bedenimizin ihtiyaçlarını zapturapt altına almamız gerekir. Bedenin ihtiyaç ve şehvetlerini zapturapt altına almaya  riyazet denir. Riyazet ise eğitim demektir. Tasavvufi yolculuğun genel adı da zaten eğitimdir. İster ruh ister gönül eğitimi deyin. Osmanlı döneminde okullarda Riyazet-i Bedeniyye diye bir ders vardı. Evet bu beden eğtimi demek.  Bizim konumuz şüphesiz Riyazet-i Bedeniyye değil. Riyazet-i Ruhiye” diye konuştu.

Dünyada garip gibi yaşa
Kan ve kemikten olan bedenin riyazet yoluyla olağanüstü şeyler ortaya koyabildiğini söyleyen Kara, “Bedenimiz bunu ortaya koyarken ruhumuz koyamaz mı? Bedenimiz olağanüstü şeyler ortaya koyuyor da ruhumuz niçin olağanüstü şeyler yapamasın? İşte tasavvufi eğitim bunun içindir. Tasavvufi eğitim ruhumuza ilgili şartlar çerçevesinde eğitim sunulduğu zaman muhteşem bir insan ortaya çıkabilir. Buna ister insanı kamil deyin ister başka bir kelime kullanın önemli değil. Şu kesindir ruhumuzun böyle bir kabiliyeti vardır. İçimizin, ahlakımızın, kalbimizin böyle bir kabiliyeti vardır. Bunun için ilk ders ise bedenin şehvetlerini zapturapt altına almaktır. Dergahlarda insanlara gurbette oldukları hatırlatılır. Bu bizzat efendimizin uyarısıdır. Bu dünyada garip gibi yaşa diyor. Bir yolcu gibi ol. Bu bir şuur halidir. Bu dünyada kısacık bir ömrün var,  kalıcı değilsin misafir olduğunu unutma demektir. Bu dünyada misafir olduğumuzun şuuruna varabilirsek birçok yanlışımızı düzeltebiliriz. Birçok yanlışımız aslında burada kalıcıymış gibi davranmamızla ilgilidir” ifadelerini kullandı.